“Oyun” dediğimiz şey genel olarak aslında sıradan bir andan daha iyi hissettiğimiz, sınırları ve kuralları sahip, genellikle bir amacı olan deneyimlerdir.
Bu deneyimler “eğlenceli” olmalıdır ki deneyimi yaşayan kişi güzel vakit geçirebilsin. Güzel vakit geçirmek her ne kadar subjektif bir şey olsa da beynin zevk & ödül merkezleri biyolojik olarak ortak yapıya sahiptir. Yani seçimler ve zevkler farklı olsa da ödül tüm insanlarda aynı beyin bölgesinde ve aynı mekanizma ile sağlanır.
Bu gerçek aslında oyunların eğlenceli kılınması ve oyuncuya hoş vakit geçirmesi hususunda oyun yapımcılarına hayli bilgi veriyor. Oyunlar dopamin ve serotonin gibi mutluluk hormonlarını yaşanan deneyime bağlı olarak artırma özelliğine sahiplerdir. Bu bilgi bilimsel makalelere ve çalışmalara konu olmuştur bkz. Evidence for striatal dopamine release during a video game ( 21 Mayıs 1998 ).
Yani video oyunlarının dopamin salgılama özellikleri olduğu kanıtlanmıştır. Ancak şöyle bir durum var ki dopamin saman alevi gibi çabucak etkisi kaybolan bir hormon, bu da demek oluyor ki kısa sürede aynı zevki yaşamak için takviyeye ihtiyaç duyar. Bu da birçok oyunun neden bağımlılık yaptığını açıklıyor.
Video Oyunları & Akış Konsepti
Akış kavramı (Flow) psikoloji biliminde de adından hayli söz edilen derin bir konu.
Özellikle Prof Mihaly Csikszentmihalyi’nin yazmış olduğu “Flow” adlı kitabı (Dilimizde Akış: Mutluluk Bilimi şeklinde tercümesini okuyabilirsiniz.) bu konsepti detaylıca açıklıyor. Kısaca tanımlamak gerekirse,
Akış, kişinin bir konuda uzmanlık ve aşinalık hissettiği, bu uzmanlığı sayesinde aşılabilir olan zorlukların, meydan okumaların ve görevlerin üstesinden gelmesi, bunu duygusal bir akış, çaba ve zevk hali içerisinde yapması demektir.
Akış’ı yalnızca oyunlar tetiklemez, hayatta geliştirdiğiniz uzmanlık ya da bilgilerinizin hepsini kullanarak sınırlanızı zorlayıp ulaştığınız bir ödül edinim süreci sizi akışa sokar. Bir el sanatında yılların deneyimine sahip bir kişinin işini zevk ve dalmışlık içerisinde yapması buna bir örnek olabilir.
Video oyunlarının da bir kısmının insanları derin akış deneyimlerine soktuğu bir gerçektir bkz. Flow and Immersion in Video Games: The Aftermath of a Conceptual Challenge (05 Eylül 2018)
Kişisel olarak da deneyimlediğim bir olayı anlatmak istiyorum. Yaşım epey küçük ve Counter Strike (Eğer duymadıysanız FPS türünde bir oyun). Abim bana evdeki bir eşyanın yerini sordu ve sorduğu şey sağ üstteki dolabın üstündeydi. Ben ona yerini parmağımla göstermek yerine oyundaki karakterimin elindeki pompalı tüfekle sağ üst köşeye işaret ettim. Ve bu beni epey şaşırtmıştı, abime anlattığımda da çok gülmüştük.
Şaka bir yana oyunlar gerçekten neredeyse büyülü etkilere sahipler. Yeri gelir baltalı ve heybetli bir savaşçı yeri gelir sinsi bir fareye dönüşürsünüz. Bazen askerleri yöneten bir komutan bazense son hızda giden bir arabanın şoförü. Kısacası normal hayatınızdan sizi koparıp bambaşka benliklerle sıradışı deneyimler yaşatması ve bu deneyimlerin bize ödüllendirici dönütlere sebep olmasından dolayı video oyunları eğlencelidir.
Tabi ki her oyun da bu akış deneyimini sağlatmaz çünkü akışa girmek öyle kolay bir durum değildir. Oyundaki zorluk dengesi, derinlik, döngü, renkler ve atmosfer, hikaye ve daha sayabileceğimiz onlarca şey oyuncunun akışa girip girmemesini etkiler.
Özetlemek gerekirse, video oyunlarının bizleri eğlendirmesi tamamen biyolojik ve psikolojik yapılardan kaynaklı. Gerçek hayatın görece “sürtünmeli” ve yavaş seyrinde sıradışı deneyimler yaşamak tabi ki daha eğlenceli olabiliyor.
Bu yazımızlık da bu kadar, hepinize sevgiler. 😊